25 Ağustos 2010 Çarşamba

Jaipur, The Pink City

20.Ağustos.2010

Jaipur gezimde de sevgili Zafer Bozkaya tekrar hızır gibi yetişti ve Adrian isimli bir arkadaşını benimle ilgilenmesi için ayarladı. Zafer bey gerçekten de yolculuğumu yapılabilir hale getirdi. Ona tekrar tekrar teşekkür ediyorum.

Bir de sevgili ailem ve dostlarımın duaları var tabii. Onların destekleri olmasaydı dayanıklılık toleransım kaç olurdu bilmiyorum. Hepinize çok teşekkür ediyorum..
Jaipur’a giderken trende genç bir çiftle birlikte yolculuk ettim. Kız Hintli, erkek arkadaşı ise İsveçliydi. Çocuk bir ay, kız ise 3 ay daha Hindistan kalacaktı. Daha önce duymadığım bir sürü yere gideceklerdi. Hindistan bayağı büyük bir ülke, her şehri göreyim deseniz yaşamınız yeter mi bilmiyorum.


Tren, Jaipur’a bir saat geç vardı. Neyse ki Zafer Bey’in arkadaşı Adrian çıkışta beni bekliyordu. Taksi ile kalacağım otel olan Arya otele geldik. Arya oteli çok güzel bir otel. Güzel bir bahçesi ve temiz odaları var. Her odanın giriş kapısına sehpa üzerinde içi su dolu bir içimde gül yapraklarının olduğu bir kap koymuşlar vardı. Gerçekten işini ciddiye alan bir otel.

Ertesi sabah Adrian ile görüşmek üzere sözleştik. O gece güzel bir uyku çektim. Hindistan’a geldiğimden beri ilk defa derin bir uyku uyuyabildim. Sabah Adrian, Hava Mahal, City Palace, Jantar Mantar ve Monkey Temple gitmek üzere bisikletli rikşa ayarladı. Öğlen yemeğinde LMB otelinde buluşmak üzere sözleştik ve böylece Jaipur gezim başladı.


Jaipur diğer bir adı da Pink City. Pink City denmesinn sebebi ise Jaipur’daki çoğu binanın pembe renkli olmasıymış. Jaipur’daki ilk durağım City Palace’dı. City Palace, Mihrace Jai Singh tarafından yaptırılmış. Saray içinde 3D teknolojisinde yapılmış resimler bulunuyor, nereden bakarsanız bakın tablodaki adamın size bakış yönü değişmiyor. O devirde böyle bir teknoloji olması enteresan. Şimdiki mihrace halen bu sarayda yaşamın sürdürüyormuş. City Palace’dan sonra Jantar Mantar’a geçtim.

Astroloji ile ilgilenenler kesinlikle burasını görmeli. Burcunuzun o anda gözyüzündeki pozisyonunu öğrenebileceğiniz, günlük saati güneşin gölgelemeleri ile rahatça tesbit edebileceğiniz bir sürü doğal aleti Jantar Mantar’da bulabilirsiniz. Jantar Mantar’dan sonra Hava Mahal’e geçtim. Hava Mahal kral ailesi kadınlarının şehri izleyebilmeleri için yapılmış büyük bir bina. Hava Mahal’den sonra bisikletli rikşa ile Monkey Temple’a doğru yol aldık. Bisikleti süren çocuğa bakınca içim acıyordu. Sonra yanımızdan geçen başka bir bisikletli rikşa gördüm. Rikşanın içinde 3 kişi vardı. Sonra başka bir rikşa daha dikkatimi çekti. Bu rikşada ise 2 kişi ve bir bavul vardı. Benim rikşa onlara göre daha iyi durumdaydı, biraz olsun içim rahatladı. Monkey Temple ‘a geldiğimizde yokuşu çıkarken çocuk bisikleti kullanmayı bırakıp rikşayı itmeye başlayınca dayanamayıp ben de aşağıya inip yürümeye başladım. Sokaktaki insanlar çocukla dalga geçse de ben yürümeye devam ettim. Monkey Temple girişine geldiğimizde rikşayı kullanan çocuktan ayrıldım. Buradan sonra yürüyerek devam edecektim.

Yürüdüğüm yolun iki yanında maymunlar vardı. Tepeye çıktıktan sonra yol tekrar aşağıya doğru devam ediyordu . Yerde kare taşlar vardı ve taşların arasından sular akıyordu. Ve gittikçe suların miktarı artmaya başladı sanki yerden akan bir şelale vardı. Bir de yağmur yağmaya başlamaz mı? Tam şenlik bir durumdaydım. Neyse ki, yürüdüğüm yolun etafındaki doğa çok güzeldi. Kah inekler, kah köpekler, kah maymunlar ile birlikte patika yoldan aşağıya yürümeye devam ettim. Köşesinde bir market ve biraz ilerisinde su birikintisi ve kubbe olan bir bölüme geldim. Buraya kadar herhalde diye düşünmüştüm ki hintli bir kaç kadının su birikintisi ve kubbenin olduğu yerden benim bulunduğum yere doğru yürüdüğünü farkettim. Daha ileride de bir şeyler olmalıydı. Yürüdüğümde aşağı yukarı dizime kadar gelecek su birikintisinde ilerlemek hiç işime gelmiyordu. Allahtan akşam kodumu giymeye karar verdiğim halde sabah fikir değiştirip şortumu giymiştim. Şortumu biraz yukarı sıvadım ve neyse ne, ne yapalım diyerek su birikintisine doğru ilerledim. Su birikintisinden sonra aşağıya doğru inen başka bir merdiven grubu belirdi. Merdivenden aşağı doğru inmeye başladım. Birden uzakta gizli bir temple olduğunu farkettim. Merdivenin yanındaki kayalardan aşağıya doğru sular akıyordu. Aşağıya akan sular dikdörtgen bir havuza dökülüyordu. Havuzun içinde erkek çocuklar yıkanıyor, rengarenk elbiseler ile kadınlar çocuklara bakıyor, alınların ortasına kırmızı bir boya sürüyorlardı. Küçük havuzun ötesinde aşağıda da ortasında şekilli, yuvarlak bir taşın olduğu dümdüz, büyük güzel bir havuz ile temple’a ait binalar uzanıyordu. Ve etraftaki yeşilliğin rengi çok farklı bir yeşil haline gelmişti. Sanki bir kapı açılmış ve farklı bir evrene geçmiştim. Kesinlikle sihirli bir yer olmalıydı burası.
O an Mihracelerin yaşadığı o dönemde olmayı gerçekten çok istedim. Şimdiye kadar geçmişe gitmiş olsaydın hangi zamana gitmek isterdin sorusunu yanıtlamış olmak için hiç bir şey hissetmeden aklıma gelen herhangi bir zamanı söylerdim ama şimdiden sonra nerede ve hangi zamanda olmak istediğimi çok iyi biliyorum.

Ben de diğer kadınlar gibi alnıma ve saçmın dibine kırmızı boya sürdürdükten sonra dönüşe geçtim. Sonradan alın ve saç diplerine sürülen kurmızı boyanın evli olmanın işareti olduğunu öğrenecektim. Kalbimin bir kısmı Monkey Temple da kalmıştı. Gerçek Hindistanı Jaipur’da hissetmeye başlamıştım.

LMB otelde Adrian ile birlikte lezzetli bir öğlen yemeği yedik. Sonra otele döndüm. Ertesi gün saat 7:30’te otelden taksi ayarlayıp dosdoğru Amber Forta sevgili fillere binmek üzere otelden ayrıldım. Yarım saat sonra Amber Fortta’ydım.

Amper forta yürüyerek, araçla veya fillerle giriş yapabiliyorsunuz. Tabii ki ben filleri seçtim. Fillerle kalenin giriş bölümüne kadar gelebiliyorsunuz. Amber Fortun çevresi, çin seddine benzer taştan duvarlarla çevrilmiş. Bayağı korumalı bir kale. Yaşam alanında ise kadınlar için özel hamamlar, mihracenin her karısına özel alanlar, ibadet, dans ve eğlence alanları ne ararsanız var. Duvarlar özel işlemeli çoğunda fil başlı tanrı Ganejin sembolü var. Amper Forttan geri dönerken Kali Tapınağına da uğradım.


Kapısından girdikten sonra yukarı doğru uzanan merdivenin iki kenarında mermerden iki fil bulunuyor. İkisinin de gelenlere ‘buyrun hoşgeldiniz’ diyen bir halleri vardı. Şansıma o gün Temple açıktı. Aslında bu tapınak her zaman açık olmazmış. Temple’ın içinde enteresan bir enerji alanı vardı sanki. Temple’ın içine girdiğimde alter kısmındaki zili (*)çaldım ve dua etmeye başladım. Dua ederken ellerimi göğsümüm önünde birleştirdiğimde ellerimin çok fazla ısındığını farkettim.

(*) Zil çalınmasının sebebi ise Tanrı genelde çok meşgul olduğundan geldiğinizi haber vermek için zili çalıp duanızı yapıyorsunuz. Sonra aynı şekilde ayrılırken de işinizin bittiğini bildirmek için zili çalıyorsunuz.

Amper Forttan sonra Tiger Forta gittim. Burası da güzeldi ama diğerleri gibi ekileyici değildi. Tiger Forttan sonra otele döndüm, maillerime baktım sonunda Hinditan&Nepal gezimle ilgili ilk yazımı yayınladım. Saat 3 gibi Varanasiye gitmek için Jaipur trenine biniyor olacağım.
Jaipur üzülerek senden ayrılıyorum... Kalbimin bir kısmı güzel peri masalı gibi yerde yani Monkey Temple’da kaldı ve ben bundan çok hoşnutum.

Sevgiler

1 yorum:

  1. Gezinin yolunda gitmesine sevgindim Sibel. Burada sözü geçen kişi Adrian değildi Arwind Sharma idi.

    YanıtlaSil