1 Ekim 2010 Cuma

Bye Bye İndia ..... Hello Nepal......

Increadible India Slideshow: Sibel’s trip from İstanbul, Türkiye to 5 cities Jaipur, Agra, Varanasi, Haridwar and Rishikesh was created by TripAdvisor. See another Hindistan slideshow. Take your travel photos and make a slideshow for free.

13-15 Eylül.2010
Dharalamsa’dan Nepal’e gitmek için önce otobüs ile Delhi’ye, Delhi’den de uçağa binerek Katmandu’ya gitmem gerekiyordu. 12 eylülde akşam saat 6:00 gibi Dharalamsa’dan deluks dedikleri Volvo otobüse bindik. Otobüse biner binmez her birimize birer torba dağıttılar. Önce neden dağıttıklarını anlamamıştım ama sonra virajlı dar yolları görünce torba olayı anlamlı hale geliverdi.

Yola çıktıkta bir saat sonra otobüs yavaşladı ve durdu, otobüsün muavini Hintçe bir şeyler söyledi. Etrafıma bakındığımda erkeklerin hemen otobüsün yan tarafındaki çalılığa doğru tuvaletlerini yaptığını gördüm. Demek ki tuvalet molası vermiştik. Allahtan o gün saat 14:00 itibariyle su içmeyi kesmiştim ama bir zaman gelecek ve tuvalete gitmem gerekecekti. Bir sonraki molamızda dört tarafı kapalı bir tuvalet yeri dilemekten başka çarem yoktu.

Delhi’ye geldiğimizde sabah saat 6:30 du. Ve uçağımın kalkmasına daha 6 saat vardı. Annemin siparişleri ile ilgilenebilirim diye düşündüm ve motorlu rikşa kiralayarak Jant Path’a annemin elbisesini alacağım yere çok yakın olan güney hindistan yemeklerinin yapıldığı restaurantta gittim. Ve bir saat kadar restauranttın açılmasını bekledikten sonra orada güzel bir kahvaltı yaptım. Kahvaltıdan sonra alış veriş merkezinin bulunduğu caddeye geldiğimde yoldan geçen bir adam bavulumu kaldırıma çıkarmamda yardımcı oldu ve nereye gittiğimi sordu. Bende Central Cottage Emperium’a gidecek olduğumu söyledim. Gideceğim alış veriş merkezinin tadilat dolayısıyla kapalı olduğunu ve bulunduğum yere yakın farklı bir alış veriş merkezinin ismini verebileceğini söyledi. Teklifini kabul ettiğimi söyleyince de, bana motorlu bir rikşa ayarladı ve rikşanın şöförüne işim bitince havaalanına gitmem için bana taksi ayarlamasını rica etti. Adama teşekkür ederek rikşa şöförü ile birlikte adamın bahsettiği alış veriş merkezine gittik. Maalesef arzuladığm gibi bir elbise bulamadım. Minik kuşuma sari ile anneme şal aldıktan sonra dükkandan ayrıldım. Sonra rikşa şöförünün ayarladığı taksiye binerek doğruca havaalanına geldim. Havaalanında check in yaptırdıktan sonra ucağımın bir saat rötar yaptığını öğrendim. Bu arada eğer Delhi’den Katmandu-Nepal’e uçuyorsanız uçağın sağ tarafında, dönerken ise sol tarafında oturmanızı öneriyorum. Çünkü bu şekilde Himalayaları belki de Everesti görme şansınız olabiliyor. Benim yerim uçağın sağ tarafındaydı ama maalesef cam kenarı yerine koridordaydı. Sol tarafımda oturan Hintli çift Nepal’e ilk defa gittiğimi bir şekilde anlamış olmalı ki Himalayaları görebilmem için benimle yer değiştirmeyi teklif ettiler. Şansıma hava biraz bulutluydu. Everest yerine 3000 m yüksekliğindeki himalayaları görebildim.

Nepal’e indiğimde ilk işim telefon kartımı yenilemek oldu. Sonra prepaid taksi ayarlayıp Boudnath’taki Shechen guest house’a doğru yol aldım. Prepaid taksi ayarladığım yerdekiler otelimi önceden ayarlamış olmama biraz bozulmuşlardı. Gideceğim yerin şehir merkezi yani Katmandu şehrinden iyice uzak olduğunu ve hatta kalacağım otele para ödemediysem iptal edip onların önereceği otele gitmemin daha uygun olacağını söylediler. Israrla Boudnath’a gideceğimi söyleyerek taksiye binip Schegen guest house’a gittim.

Kalacağım yeri Hollandalı dostum Griet önermişti ki oraya vardığımda bu seçimin çok doğru olduğunu öğrenecektim. Kalacağım Guest House, Shechen manastırına bağlı bir Guesthouse’du. Son derece sakin, sessiz ve bakımlı bir bahçesi vardı. Unesco tarafından korumaya alınmış meşhur Big Stupa’ya çok yakındı. Guest House yerleştikten sonra doğruca Big Stupa’nın olduğu yere gittim. Hava kararmıştı, sokaklarda ara ara mumlar yanıyordu. Küçük cafeler ve hala kapılarını kapatmamış renkli boncuklar satan dükkanlar vardı. Big Stupa’nın etrafında bir tur attıktan sonra kaldığım guest house’a dönüp akşam yemeğimi yedim. Banyomu yaptıktan sonra uçaktan indiğimde tanıştığım ilk Nepalili dostum Sher’i aradım. Sher turistleri motosikleti ile Katmandu ve diğer yakın şehirlere götüren rehberdi. Ve ertesi sabah saat 10:00 da buluşmak üzere sözleştik ve Nepal’deki ilk uykuma daldım.

Ertesi sabah uyandığımda saat 4:00 du. Saat 5:45 e kadar odamda oyalandıktan sonra Shechen manastırındaki sabah seramonisine katıldım. Güzel bir seramoniydi ama Dharalamsa’da Dalai Lama’nın katıldığı chantingin aynısıydı. İlk yarım saatine katıldıktan sonra Nepal’in en büyük stupası Big Stupa’nın bulunduğu yere gittim. Sabahın erken saati olmasına rağmen şimdiden bir sürü insan stupanın etrafındaki kora yolunu turlamaya başlamıştı.


Öğrendiğime göre Big stupanın çevresinde yüzün üzerinde Buddha, Bodisathiva ve diğer tanrıların ikonları, giriş katında ise 140 adet Om Mani Padme Om çarkları yer alıyordu. Sabahın erken saatleri olmasına rağmen singing bowl ve rengarenk boncuklar satan dükkanlar, küçük kafeler, dilenciler, Tibetli ve Nepalili insanlar ne ararsanız herkes bu meydanda toplanmıştı. Etrafta her yaş, her cinsiyet, her dinden o kadar çok dilenci vardı ki hangisine ne vereceğini şaşırıyordu insan. Biraz hafiyecilikten sonra dilencilere genelde 5 rupii verildiğini öğrendim.. Dilerseniz dilenceye verilecek bozuk para için bozuk para tezgahlarından bozuk para temin edebiliyordunuz. Ben sadece 100 rupii bozdurdum. 1 usd nin 73 rupi olduğunu söylersem, buradaki durumu anlamanız kolaylaşabilir.
Kah stupanın etrafında Om Mani Pdme Om mantrası ile dönerek, kah mum yakarak, kah fotograf çekerek, kah alış veriş dükkanlarını çekerek, toplam 7 tur attıktan sonra kaldığım guesthouse’a dönüp ve kahvaltımı yaptım.
Saat 10:00 da Sher sözleştiğimiz gibi motosikleti ile geldi. Ve birlikte Katmandu’ya doğru yola çıktık. Önce Katmandu saray meydanına sonra hem budist hem de hindu dinine ait sembollerin bir arada olduğu Suwarne Mahavihara olarak bilinen altın tapınağa, Hanuman duhoka- Durbar Square’e ve son olarakta Thamel çarşısına gittik. Her gittiğimiz yerin kendine has güzelliği vardı.
Thamel çarşısında elektronik eşya, tütsü, kıyafet, seramik, hediyelik eşyalar, Thankga resimleri, heykeller v.s v.s ne ararsanız vardı.
Durbar Square ise tam Katmandu şehrinin merkezinde yer alıyordu ve içerisinde 42 ayrı tarihi eser bulunuyordu. Burası da Unesco’nun dünya kültür mirasları listesindeydi.

Dubar square’deki tapınakların birinde yaşayan tanrıça Kumari bulunuyordu. Kumarinin reekarnasyonu şu anda 5 yaşındaydı. Kumarinin bulunduğu yere herhangi bir hindu olmadan giremiyordunuz. Benim yanımda Sher olduğu için problem yaşamadım. Ancak fotograf yasağı olduğu için maalesef Kumari’nin fotografını çekemedim.
Durbar Square’ın içinde bir de bir kaç Sadhu’ya rastladım.

Sadhu’lar aslında normal aileye sahiplermiş ama bir gün ruhsal gerçekliğe ulaşmak için sahip oldukları her şeyden vazgeçerek sokakta yaşamayı seçmişler. Bahşiş olarak para kabul etmediklerini söyleseler de buradaki sahdu’lar turistlerin gelmesi ile biraz dönüşmüşlerdi. Çünkü onlarla fotograf çektirebileceğimi söyledikten sonra benden para talep ettiler.
Katmandu gezimizi tamamladıktan sonra acaba Tibet projemi gerçekleştirebilir miyim diye bir kaç alternatif turizm acentası ile görüştüm. En sonunda Blue Mountain Travel ile anlaşarak 8 gece 9 gün sürecek Tibet gezimi planladım. Tibet gezisi ile birlikte Nepal gezimde şekillenmiş oldu. Bir gün daha Boudnath’ta kaldıktan sonra 2 günlüğüne Bhaktapur şehrine, ( Şehrin tamamı Unesco’nun dünya mirasları listesinde yer alıyor) sonra 9 günlüğüne Tibet ve 6 günlüğüne Pokhara’da trecking, son olarakta Kopan Manastırında 10 günlük meditasyon workshopına katılacaktım. Sonra da ver elini İstanbul....
Akşam tekrar Boudnath’daki Guest House’a geri döndüm, odamda biraz dinlendikten sonra Big Stupa’nın bulunduğu yere gidip oradaki insanları izledim.

Yine renk cümbüşü, yine milyonlarca dilenci ve gün bitimi ayinleri yapıyordu. Tütsü yakarak Big Stupa içindeki negatif enerjiyi temizliyorlardı. Bu arada dayanamayıp Om sesi çıkaran singing bowl satın aldım. Dharalamsa’dayken Singing bowl satın almış olmanın verdiği büyük bir rahatlıkla satıcının Om sesi çıkaran singing bowl için söylediği fiyatın tam yarısını teklif ettim. Başta kabul edeceğini hiç düşünmüyordum ama maalesef ki kabul etti ve böylece bir singing bowl’um daha oldu.

Ama bu diğerinden farklı olarak Om sesi çıkarıyordu. Sonra sabahtan gözüme kestirmiş olduğum Favour’s cafeye gittim, havuçlu kek ve latte maccihitto içtim. Keki de, kahvesi de muhteşemdi. Buraya geldiğinizde bu cafeye kesinlikle uğrayın. Hava yavaş yavaş kararmaya başlamıştı. Bir kaç fotograf daha çektikten sonra guest house gidip meyva salatası yedim. Maillerime bakayım diye düşünmüştüm ama elektrikler kesik olduğundan bu düşüncemi gerçekleştiremedim. Odama gidip meditasyonumu yapıp uyudum.
Yarın Bhaktapur’a gidiyorum. Herkes Bhaktapur’u çok methediyor. Bakalım yarın beni neler bekliyor ?

Sevgiler, Nameste

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder