10 Eylül 2010 Cuma

DALAİ LAMA TEACHING GÜNLERİ BASLIYOR……




Bugün Dalai Lama’nın Diamond Sutra Teaching’i başlıyor. Evrendeki nadir insanlardan biri ile karsilasiyor olacağım için çok heyecanlıyım.
Sabah Coffe Talk’ta kahvaltımı yaptiktan sonra eğitimin yapılacağı ana tapinaga dogru hızla yürümeye başladım.

Eğitim salonunu kamera ve telefon getirmek yasak olduğundan ana tapınağa girişte sıkı arama yapılıyor, yanında kamera ve telefon getirenler geri çevriliyordu. Hasarsız bir şekilde güvenlikten geçtikten sonra eğitimin yapılacağı ana tapınağa dogru ilerlemeye basladim. Diamond Sutra egitimi Korelilerin talebi uzerine yapıldığından Dalai Lama’ya en yakin konumda onlar oturuyordu. Dalai Lama’nin sağ tarafinda Ingilizce dinleyiciler ile birlikte Italyan, Ispanyol, Rus ve Japon dinleyiciler, Korelilerin arkasinda ise Tibetliler, nunlar, monklar ve ben oturuyordum. Dalai Lama’nın gelmesine daha bir saat vardı. Monklar ilahiler söylüyorlardı. Sol tarafımda oturan monk ile isaret diliyle anlaşmaya başlamıştık. Tüm nun, monk ve Tibetli halk yabancıların burada olmasından cok hoşnuttular.

Bir müddet sonra hepimize Diamond Sutra öğretisinin anlatıldığı küçük kitapçıklar dagitıldı. Kitabin dili Tibetce ve Ingilizce. İngilizcesi eski tip ingilizce olduğundan anlaşılması zordu. Dalai Lama hepimiz icin Diamond Sutrayı anlaşılabilir hale getireceğinden şüphem yoktu.

Birden buyuk bir sessizlik oldu, etrafima bakıp neler oluyor derken monk dostum Dalai Lama’nin sol taraftaki merdivenlerden geleceğini işaret etti. İlk olarak hintli bir asker merdivenlerde göründü, asker önce selam verdi ve sonra kenara cekildi. Arkasindan koyu renk camlı gözlükleri ve muzip gülümsemesi ile Holiness 14.Dalai Lama göründü. Eliyle herkesi selamlıyordu. O kadar saf ve alcak gönüllü bir hali vardi ki gözümden bir iki damla yaş aktigini farkettim. Bu bir iki damla yaşın Dalai Lama’nın enerjisinden mi yoksa her zaman rastlanmayacak bir seye şahit olmamdan mı kaynaklandığını bilemiyorum.

Dalai Lama tapınağın arkasından dolaşarak Buddha heykelini selamladiktan sonra heykelin onundeki yuksek ve genis koltuga oturdu ve gülümseyerek herkese hosgeldiniz dedi. Bugün burada anlatacaklarının çok önemli olduğunu, anlatılanları hayatımıza uygulamayı seçmedikçe bu eğitimden mucize beklememizi söyledi ve sonra Diamond Sutra öğretisini Tibetce olarak anlatmaya basladı. Egitimin digğer dillere cevirisi FM radyo kanalindan yapiliyordu. Oyle heyecanlanmistim ki 96.0 FM kanalini bulmak 10 dakikami aldı. Diamond Sutra ögretisinin bayağı zorlu bir öğreti olduğu söylenmişti. Dalai Lama, öğretiyi öyle basit cümleler kullanarak anlatıyordu ki buradan ayrılırken hiç kimsenin Diamond Sutra’yı anlamamış olması gibi bir durumu söz konusu olmayacaktı.

Dalai Lama sırasıyla mutlak gerçek ve göreceli gerçek kavramlarından, mutlak gerceğe ulaşmanın yolundan, algı ve inanclarin bizlerde yarattığı illüzyondan, dualizme rağmen nasıl var olunabileceğinden, “self-(Ben)’’ nin diğer dinler ve budizm’deki anlamından, evrendeki her şeyin birbiri ile bağlantılı olduğundan, bilgeliğin önemi ile ona ulaşmanin yollarindan bahsetti. Ayrıca aydinlanma yolunun Bodhicitta’dan geçtiğini aktardı. Bodhicitta hali; hiç bir şart ve duruma bağlı olmaksızın evrendeki tüm varlıkların yararını düşünmek anlamına geliyordu. Başkalarının yararına aksiyon alabilmek için de sürekli kendimizi geliştirmeliydik. Geliştirmek için de Budizm’deki 84.000 değişik meditasyon metodundan kendimize yakın bulduklarımızı uygulamalı ve sürekli farkındalık biriktirmeliydik ki bu hiç te kolay değildi. Hayatım boyunca sürekli başkalarının yararını düşünerek bir sürü aksiyon almaya çalıştım. Son bir senedir farkettim ki geçmişte aldığım bu tür aksiyonların çoğunun altında belli bir şart varmış. Bu döngüden çıkmakta bayağı zor görünüyor. Çünkü bu döngü bende o kadar mükemmelce alışkanlık haline gelmiş ki farkına varmakta zorlanıyorum. Neyse her şeyin bir başlangıcı var. Büyük bir ihtimalle baslangicta her şey çok masumcaydı sonra egom farkettirmeden bu durumu kendi lehine çeviriverdi. İnşallah egom ve ben bir yerde buluşup anlaşabileceğiz. Onu ikna etmek zor olabilir ama bu sefer niyetim çok güçlü.

Dalai Lama tüm açıklamalarından sonra Bodhicitta’ya ulasmayı sağlayan özel kodu bizlerle paylaşacağını söyledi. Ve sağ dizimiz yerde sol ayagimiz kalkik, basimiz one egik, ellerimiz göğsümüzde kavusturulmus bir sekilde oturmamızı talep etti. Ve içinde özel şifrenin olduğu ilahiyi söylemeye başladı. İlahi bittikten sonra kahkahalarla gülerek; bu ritüeli yapmış olmakla, tam anlamıyla Bodhicitta halini deneyimlediğimiz veya Dalai Lama tarafından Bodhicitta sertifikası aldığımız şeklinde bir çıkarımda bulunmamamızı istedi. Bodhicitta durumunun cok ozel bir durum olduğunu ve büyük bir alçak gönüllükle kendisinin dahi bu hali bütünüyle gerceklestirmedigini ????? açıkladı. (bu açıklama bana pek inandırıcı gelmedi ama neyse)

Açıklamalarını yaparken bilim dünyasindan enteresan bilgiler ile süsleyerek binlerce yıl önce Buddha tarafindan ortaya atilmis bu öğretiyi saglam temellere oturttuyordu. Ve Buddha’nın geçmiste de bir çok kere söylemiş olduğu gibi Budizm’i deneyerek uygulayarak devamlı test etmemizi rica etti.

Eğitim gün içinde 9:30-11:30 ile 13:30-16:00 arasında gerçekleşiyordu. Kalabalık ötürü, oglen yemegi zamani geldiginde tapınaktan dışarıya çıkmamaya karar vermistim. Öğlen yemeğini Turkiye’den gelirken yanımda getirdiğim biskuvi ve kuru yemisli barlarla geçiştirmeyi planlıyordum ki sadece monklara değil öğlen yemeğinin diğer katılımcımlara da verileceğini öğrendim. Öğlen yemeği olarak pilav ile birlikte sebze yemegi veriyorlardı. Egitime katilan tum monklarin çantasinda bir tas vardi. Bu tası hem öğlen yemegi hem de egitim sirasinda ikram edilen yağlı çay ile sütlü çayı içerken kullaniyorlardi. Monk dostum öğlen yemeği dağıtılırken cantamdaki naylon torbayi gostererek bu torbaya tabak niyetine kullanabileceğimi işaret etti. Önerisini gerceklestirmemek büyük kabalık olacağından naylon torbanın içine önce pilav sonra sebze yemegini koyarak elimle yemege basladim. Monk dostum cok memnun olmustu. Ertesi gun; Türkiye’den gelirken yanımda getirdigim cay poşetlerinin kutusunu yanima aldim. Halbuki bavulumu hazirlarken bu kutuyu aldığım için kendime söylenmistim, meğer ise kutunun onceden belirlenmis bir gorevi varmış.

Her gun egitim sona erdiginde Dalai Lama koltugundan kalkiyor, bizim bulundugumuz yerden gecerek tapinagi terk ediyordu. İlerlerken yolu üzerindeki insanlari kah selamliyor, kah konuşuyor, kah ellerini tutuyordu. O aramizdayken kimsenin kotu bir şey düşünesi gelmiyordu sanki. Egitim bittiğinde sevgili monk dostum ile birbirimize ‘Tashi Delek’ ( merhaba ve allahaısmarladık icin kullanan Tibetçe sözcük grubu) dedikten sonra ayrıldık. Eger herhangi birimiz birimizin dilinden anliyor olsaydi eminim birlikte daha keyifli vakit gecirebilirdik

Aylardir merakla bekledigim Dimand Sutra egitimi bitmisti. 8-10 Eyluldeki Heart Sutra egitimini dört gözle bekliyorum. Holiness 14.Dalai Lama bu sefer ki yaşamında görmek isterseniz bir ara buralara ugramanızı tavsiye ederim.

Tashi Delek !!!!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder